Ana Sayfa

19 Nisan 2013 Cuma

Aşkın başkenti Paris ve Şarabın başkenti Bordeaux dan geriye kalanlar...


Özledim...

Gerçekten çok özledim sanırım. Yeni bir iş için kendimi bir anda Bordo nun bir köşesinde buldum. O kadar heyecanlıydım ki ne yaptığımı bilemez durumdaydım. Gidişim ayrı bir hikaye zaten. Vize için son dakikada konsolosluğa çağrılmam mı dersiniz, Taksim - Harbiye - Nişantaşı - Yeşilköy güzergahında elimde bavulla dört dönüp son dakikada aldığım vizemle aynı günde 2 otel değiştirip, en sonunda kendimi dış hatlara nasıl attığımın hikayesi mi dersiniz anlatmakla bitmez.

11 Nisan 2013 Perşembe

Tabletteki Hürriyet değil, tablete özel Hürriyet

 

Hürriyet, Türkiye’nin en çok okunan gazete uygulaması Hürriyet E-Gazete’den sonra Hürriyet Tablet uygulamasını da hayata geçirdi. “Tabletteki Hürriyet değil, tablete özel Hürriyet” sloganıyla tanıtılan ve Apple Store’da 1 numaraya yerleşen bu yeni uygulama kullanıcılar tarafından oldukça beğeniliyor.

2011 yılının Mart ayında hayata geçirilen Hürriyet E-gazete uygulaması bugün, Türkiye’nin en çok okunan tablet gazetesi olmayı başarmış durumda. Toplamda ücret ödeyen abone sayısı 16 bine ulaşarak, ücretsiz rakiplerinin ulaştığı rakamları geride bırakırken; Hürriyet okurları, E-Gazete uygulamasını günlük 50 bin, haftalık 350 bin kez ziyaret ediyor.

Tablet okurunun beklentisinin farklılaşması ve ilgi alanlarının değişmesiyle, okurlar artık okuduğu haberin videosunu da izlemek, farklı spor dalları hakkında analizler okumak, dünyadan ilginç fotoğraflar görmek, içeriği 'parmağının ucunda' hissetmek istiyor. Hürriyet Tablet uygulaması tam da bu beklenti ve ihtiyacı karşılamaya yönelik hazırlanmış bir uygulama.

Bir haftadır Apple Store’da en çok indirilen uygulamalar arasında 1 numarada yer alan Hürriyet Tablet’te, Manşet, Güncel, Ekonomi, Spor, Kelebek, Seyahat bölümlerinin yanı sıra Cumartesi ve Pazar eklerinin bambaşka yorumları yer alıyor. Günün videosu ve foto galeriler oldukça beğenilirken, HTML5 tabanlı bir uygulama olduğu için reklamverenler için de oldukça cazip.

Tablet bilgisayarların tüm olanaklarını kullanan yeni Hürriyet Tablet uygulaması, App Store ve Android Market’te, ücretsiz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

7 Nisan 2013 Pazar

Sinne Eeg - Live at The Black Diamond


Danimarkalı güzel sesin sahibi Sinne Eeg. Böyle isimleri bulmayı, şarkılarını dinlemeyi ve genelden uzaklaşmayı seviyorum.

5.albümü ile birlikte, uluslararası kadın vokal olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Danimarkalının sesi gerçekten "keşke benim de sesim böyle olsaydı" dedirten cinsten. 

Keyifli dinlemeler efenim.

4 Nisan 2013 Perşembe

In Loving Memory Of Mustafa Kemal Ataturk (A Hero's Story)


Ulu önder ATATÜRK gibi bir insan tüm dünyaya yeter! Ama, hırslarının ve açgözlülüklerinin kurbanı olan hiç kimsenin adını anmasına bile gerek yok bence! 

Akim Camara - Yetenekli Velet :)


Akim Camara, her ne kadar 30 uma merdiven dayayan biri olarak wikipediada ismimin geçmiyor olmasını önemsemesem de bu çocuğun orada ne işi var demekten kendimi alıkoyamıyorum. 

Şaka bir yana böyle bir yeteneğin kaybolmaması dünyada güzel şeylerin hala var olduğunun bir kanıtı. Allah ona güzel bir yetenek bahşetmiş ve biraz da şansla 5 yaşında Andre Rieu ile sahneye çıkmış Akim.

 

Evsiz Yetenek!


Evet Türkiye'de evsiz binlerce çocuk var. Yoldan sapmak üzere olan, insanların yüzlerine bakmaya korktuğu binlerce çocuk! Onlar sadece çocuk belki ama içlerinde yaşadıkları dünya çok acımasız. Sen ben katlanamayız oraya, harcarlar adamı. Herkes bu arkadaş kadar şanslı değil belki... Belki de o şansı hiç yakalayamayacaklar var sokakta... Ama bu sahneyi görmek bile insana umut veriyor.

UNESCO - 2013 - Piri Reis Yılı



2013 yılı, Piri Reis haritasının 500. yılı olması dolayısı ile UNESCO tarafından Piri Reis'i anma yılı olarak ilan edildi. UNESCO tarafından dünya kültürel miras tarihinin önemli varlıkları arasında gösterilen ve günümüze kalan en eski dünya haritalarından biri olan “Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi” isimli görkemli sergi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde 15 Mart’ta Süper FM'in katkılarıyla açılıyor.

Dünya haritacılık tarihine adını yazdırmış ünlü Türk-Osmanlı Kaptan-ı Derya’sı Piri Reis’in 1513 tarihli Dünya Haritası’nın 500.Yılı kutlanıyor. UNESCO tarafından da resmi olarak desteklenen sergi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinin (MSGSÜ) himayelerinde gerçekleşiyor. “Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi” sergisi 31 Mayıs 2013 tarihine dek izlenebilecek.

Sergi, Prof. Dr. Mustafa Kaçar’ın başdanışmanlığında Istanbul Exhibitions ve Boyut Yayın Grubu tarafından gerçekleştiriliyor. Sergide, Piri Reis öncesi dünyaya bakışı, 1929’dan günümüze haritanın hikayesi, 1513 Dünya Haritası'nın özellikleri, çağdaş Türk tasarımcılarının gözünden Piri Reis ve haritalarının yanı sıra bu haritaların geleneksel çini sanatına yansıtılmış hali ile büyük bir çini koleksiyonu da yer alıyor.


3 Nisan 2013 Çarşamba

Çamaşır Makinesi Çalan Maestro!


Arkadaş sen nasıl bir yeteneksin ya. Acun abin görmesin seni. Ailesinin haberi olmadan Yetenek Sizsiniz Türkiye'ye kayıt mı yaptırsam acaba? :)

1 Nisan 2013 Pazartesi

Değişik tatlar ve dengeler



Gerçek bir şarapsever, er ya da geç, şarapla ilgili sorular sormaya başlar ve derin bir ilgi ile sorulara yanıt bulmak ister. Merak etmek çekici; merağın bilgi edinerek giderilmesi ise keyif vericidir. Şaraptaki değişik tatları ve dengeleri tanımaya çabalamak, herşeyden önce algılar tanımlanabilir, değerlendirmeler anlaşılabilir ve bir şarabın geleceği hakkında yorumlarda bulunulabilirse, gerçek anlamda merak giderir ve keyif verir.


İyi bir şarap için iyi üzümlere, dengeli bir şarap için, dengeli üzümlere gereksinim vardır. Çiçeklenmeden sonra sert ve ham olan üzüm taneleri, büyümeye başlar. Taneler, litrede her biri 20 gram olmak üzere şeker ve asit (tartarik ve malik asitleri yarı yarıya) içerir. Tatları başta dayanılamayacak kadar ekşidir. Litrede 1 gram tartarik asidi dengelemek için litrede yaklaşık 30 gram şekere gereksinim vardır. Üzümler olgunlaşma sırasında fotosentez yoluyla şeker elde ederler ve bunun için asit, özellikle malik asit tüketirler. Olgun bir üzüm tanesi, yarı yarıya glikoz ve früktoz olmak üzere litrede 200 gram şeker ve dörtte üçü tartarik asit, dörtte biri malik asit olmak üzere litrede ortalama 6 gram asit içerir. İklim ne kadar sıcaksa, malik asit içeriği o kadar fazladır. Bağ bozumu sırasındaki kesin oranlar üzüm türüne, bölgeye, o yılki hava durumuna ve elde edilmek istenen şarap çeşidine bağlıdır. toplanan üzümlerin dengesi kendini yapılan şarapta gösterir.


Şekerin aside oranı, bağ bozumu zamanını belirleyen en önemli unsurdur. Bir meyveye fizyolojik olarak, şeker içeriği en yüksek seviyeye ulaştığı zaman olgun denilebilir. Bağcının yine de, meyve olgunlaşır olgunlaşmaz bağ bozumunu yapması gerekmez. Beyaz üzümlerin bağ bozumu, genellikle daha fazla asit olması için, biraz erken yapılır. Aromatik beyaz üzümler de, aroma içeriğinin en yüksek olduğu seviyeye, şekerin en fazla olduğu zamandan önce ulaştığı için, biraz daha erken toplanır. Kırmızı üzümler olabildiğince geç toplanır, çünkü kabukdaki tanenin, tat, yapı ve aromalara katkısı, üzüm olgunlaştığı sürece artar. Kırmızı üzümleri toplamak için, çok fazla beklenilirse, asit içeriği azalır ve bu da fazla alkollü, iyi ve olgun tanenli şaraplar için iyi bir sonuç vermez. Daha önce de belirtildiği gibi, denge bağda başlar.

Türkiye'de Önolog Olmak: Murat Üner

Türkiye'de Önolog Olmak: Murat Üner

Türkiye'de Önolog Olmak: Murat Üner

Ahmet Gök: Şarap sektöründe profesyonellerin sizi yakın tanıdığını biliyoruz. Keyif Notları okurları için kısaca  Murat Üner’i tanıyabilir miyiz? 
Murat Öner: Ankara Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden 1995 yılında mezun olduktan sonra, 1996 yılında Kavaklıdere Şarapları’nda ar-ge mühendisi olarak işe başladım.  Çalışırken; mezun olduğum üniversitede Alkol ve Alkollü İçkiler Anabilim Dalında yüksek lisans eğitimimi devam ettirdim ve Elazığ yöresi Öküzgözü ve Boğazkere üzümlerinden kaliteli şarap üretimi üzerinde tez çalışmamı tamamladım. Üretimin farklı kademelerinde çalıştıktan sonra son 3 yılımı Üretim Müdürü olarak sürdürdüm. 2005 yılında Kayra ailesi ile tanıştım. Tesislerin modernize edilmesi, yeni ürün çalışmaları, yeni marka oluşumu beni çok heyecanlandırdı ve bu ekibin içinde yer almaya başladım. İki yıl Şarap Üretim Danışmanı olarak görev aldıktan sonra, Kayra Şarapları’nın Elazığ ve Şarköy’de faaliyet gösteren Şaraphane ve Bağlarının yöneticisi olarak Şarap Üretim Müdürü görevine getirildim.

Nasıl önolog olmaya karar verdiniz? Ben şarap yapımcısı olacağım deyince hemen olunabiliyor mu ?
Aslında yarı okullu yarı alaylı sayılabilecek bir yerdeyim. Önoloji okumadım ama; sektörümüzde şarap yapımcısı (winemaker) tanımına uygun bir eğitimim ve tecrübem var. Gıda Mühendisliği eğitimim sırasında; Kavaklıdere Şarapları’nda mühendislik stajımı yapmam mesleğime bakışım ciddi anlamda değiştirdi. Gıda mühendisi olarak pek çok farklı alanda çalışabilirdim. Ancak; tiyatroda “sahne tozu yutmak” deyiminin de verdiği hisse benzer bir duygu yaşadım ve bir kere şaraphane kokusu aldım ve bundan kopamaz oldum.
 Aslında herkes şarap yapabilir, ancak herkes winemaker olamaz. Önemli olan bu mesleği iş kolu olarak görmekten çok bir yaşam biçimi olarak görmeniz; nitelikli, karakterli, tüketene keyif veren şaraplar yapacak bir vizyona sahip olabilmeniz ve iyi eğitilmiş bir burun ve damağınızın olması gerekiyor. Bu meslek, mezun olduğunuzda diplomanızı alıp, başlayabileceğiniz bir meslek değil. Tecrübe ve yılların birikimi ile zamanla olgunlaşıyorsunuz ve hiçbir zaman da “ben oldum” diyemiyorsunuz. Çünkü çok katmanları olan bir iş yapıyorsunuz. Her sezon yaptığınız şarapların kalitesine binlerce farklı etken dahil oluyor. Bu etkileri yönetmek ve iyi sonuçlar elde etmek de tecrübe ve bilgi birikiminizle olabiliyor. Bizim mesleğimiz aslında bir zanaat. İçinde usta – çırak ilişkisini barındıran, çırakların ustalık mertebesine ulaştıklarında dahi, kendi ustaları için hala birer çırak olarak kaldıkları bir yapı. Bu mutfaktaki, şefin ekibi ile ilişkisine de benziyor. Meslekteki olgunluk ve deneyiminiz; şarap yaptığınız bağbozumu miktarı ile değerlendiriliyor. Örneğin 2013 yılı benim 17’inci bağbozumum olacak.

Ülkemizde genel olarak yabancı önolog danışmanlığında şarap yapılıyor. Neredeyse her firmanın yabancı danışman var. Yabancı bir danışman birlikte şarap yapmak nasıl bir duygu?  Kuşkusuz konusunda uzman olan bu danışmanların öğreticiliği yanında size kısıtladığını düşündüğünüz yönleri var mı?
Son 10 yıla baktığınızda sektörde ciddi bir hareketlenme var. Yurt içi ve yurtdışı yarışmalarda iyi sonuçlar alıyoruz. Küçük, büyük hemen her şaraphane yabancı uzmanlar ile çalışıyor. Gelişimini sürdüren bir sektör için çok olumlu bir durum. Şaraplarımızın kalitesi ciddi anlamda arttı. Ancak burada çalıştığınız uzmanın bilgi birikimi, tecrübesi ve işe yaklaşımı çok önemli. Bu noktada, sektörün danışman olarak ihtiyacı tecrübeli yabancı uzmanlardır. Yeni mezun winemaker’ların tecrübe kazanacağı bir ülke durumuna gelmemiz doğru olmaz. İşletmeler yabancı danışman çalıştıracaksa belirli kriterlere göre bu seçimi yapmalılar. Örneğin, şu an çalıştığım danışmanımız Daniel O’Donnell, klasik bir danışman örneğinin çok dışında bir şekilde bilgisini paylaşarak buradaki winemaker adaylarını yetiştirmek için çaba sarf ediyor. Bu şekilde yabancı danışmanlardan destek almak her zaman faydalı olacaktır.
Aslında biz yabancı danışmanlara, yerli üzüm çeşitlerimizi, bölgelerimizin toprak yapılarını, iklimini, hangi stillerde nasıl şaraplar yaptığımızı anlatıyoruz; onlar da bizlere, tecrübelerini kullanarak, daha farklı ve iyi sonuçlar elde etmenin yollarını gösteriyorlar. Burada mevcut üretim ekipleri ile yabancı danışman arasında bir bilgi alışverişi bulunuyor. Bu da ülke şarapçılığında çıtanın yükselmesini kesinlikle destekliyor ve üretim ekiplerinin bilinçlenmesini sağlıyor.

Kuşkusuz büyük özveri ve emekle yapımını üstlendiğiniz şaraplarınızı seviyorsunuz. Bu profesyonel çerçevenin dışında, sizin sevdiğiniz yerli ve yabancı üzümler, şaraplar, bölgeler nelerdir? Nerelerdir?

Bağcılık ve şarapçılıktaki zengin çeşitlilik yönünden beni Avustralya ve Yeni Zelanda çok etkiliyor. Çok farklı stillerde şaraplar bulmanız mümkün. Avustralya Shiraz’ları ve özellikle; Mc Laren Vales ve Barossa vadisi üreticilerinden Penfolds, Keasler ve Rockbare’in favorilerim olduğunu söyleyebilirim. Yeni Zelanda Sauvignon blanc, Chardonnay ve Pinot noir’leri de keyif aldığım şaraplardan.
Yerli üzümlerden ise Boğazkere, Öküzgözü ve Kalecik Karası benim için en başta gelen çeşitler. Yerli üzümlerin gerçek potansiyelini hala tam olarak göremediğimize inanıyorum. Bu üzüm çeşitlerinin kendi terroir’leri dışında da çok farklı özellikler gösterdiğini görebiliyoruz. Bu farklı özellikler, şarap stil çeşitliliğini arttırmaya imkan sağlayacaktır. Bu farklılıklarla da bölgesel üretim karakterlerini oluşturacaktır.

Bugüne kadar yapımına katkınız olan güzel şaraplar ve Keyif Notları’na zaman ayırdığınız teşekkür ederiz. Bundan sonraki şarap yolculuğunuzda başarılar dilerken.  Son olarak neler söylemek istersiniz? Yapmayı düşlediğiniz bir şarap var mı? 

Türkiye’nin en iyi ekipleri içinde yer aldığım için kendimi şanslı hissediyorum. Bir ekip oluşturmak, şarabı bir “ürün” olarak görmekten çok ötesine inanmak, topraktan kadehe olan yolculuğu bir serüven gibi yaşamak ve her sene bunu yeniden hissetmek benim için vazgeçilmez. Her yıl yenileniyor, gelişiyor, sorguluyor ve yaratıcı olmaya çalışıyorsunuz. Ekibim ile Türkiye’nin ilklerinden birkaç şaraba imza atma şansına sahip oldum. Bunun devam etmesi, kendimi yenilemek ve bu şekilde zihnen aydınlık ve yeni kalmak için çalışmaya devam edeceğim.
Bu güzel söyleşi için de Teşekkür ederim.

KAYNAK: http://www.keyifnotlari.com/tr/yazi/194/Turkiye-de_onolog_Olmak:_Murat_uner.html




Şarap Koy Kadehime

Her zaman rakı ile aşka doyulmuyor...


Türkiye'nin en genç şarapları


ŞARAP Dostları Derneği 1-2 Mart 2013 tarihlerinde Istanbul Four Seasons Hotel'de, dernek kurucusu, Türkiye'de gastronomi yazarlığının öncüsü Dr.Tuğrul Şavkay adına düzenlediği şarap yarışmasında Türkiye'nin en iyi genç Türk şaraplarını seçti. Yarışmaya 30 farklı üreticinin 2010, 2011 ve 2012 yılı üretimi 134 şarabı katıldı.
Türk Şaraplarının yurt dışına açılımının hedeflendiği yarışmanın en önemli özelliği; profesyonel jürisinde kendini şarap tadımı ve seçiminde uluslararası arenada kanıtlamış, master of wine ve master sommelier düzeyindeki profesyonel tadımcıların juride yer almalarıydı. Ayrıca, Türkiye'de ilk kez profesyonel OIV (Uluslararası Bağ ve Şarap Ofisi) tarafından öngörülen tadım koşulları ve değerlendirme sistemi uygulanarak kör(kapalı) tadımla objektif değerlendirme yapıldı.
Tadımı Şarap Dostları Derneği Üyesi Prof. Dr. Ertan Anlı yönetti. Yarışmada profesyonel jürinin yaptığı profesyonel değerlendirme dışında, ayrı bir değerlendirmeyi de şarap üreticileri ve dernek üyelerinden oluşturulan tadım jürileri yaptı. Böylece, şarap üreticileri de kendi damaklarını profesyonel damaklarla karşılaştırma olanağı buldular.
Sonuç olarak; büyük ustaların yaptığı profesyonel değerlendirmeyle Türkiye'nin en iyi genç şarapları ödülleri, üyelerin ve üreticilerin değerlendirmeleriyle de Tuğrul Şavkay ödülleri ortaya çıktı. Profesyonel sonuçlar OIV kuralları gereği ; "çift altın", "altın" ve "gümüş" olmak üzere üç kategoride, Tuğrul Şavkay ödülleri ise; üzüm çeşidine göre en iyiler olarak verildi.
Tadım sonunda; tadılan şaraplar ayrı bir salonda sergilenerek, üreticilerin ve masterların bir araya gelerek şarapları karşılıklı değerlendirme olanağı sağlandı. Kokteyl ve sohbet sonunda dernek yönetimi düzenlediği ödül töreniyle yarışma sonuçlarını ilan etti ve üreticilere katılım sertifikalarını sundu. Büyük usta'lar da, Türk şarapları konusundaki görüşlerini üreticilerle paylaştılar. Tadım, Boğaz'da bir gezi ile sonlandı.

Narince,Kaleci karası,Boğazdere,Öküzgözü şarapları rakipsiz

Yarışmada, 84 kırmızı, 37 beyaz ve 13 roze şarap değerlendirmeye alındı. Elde edilen sonuçlar Türk şaraplarının son dönemde ne denli önemli bir gelişme gösterdiğini ortaya çıkardı. Büyük ustalar, Türk şaraplarının kendilerini şaşırtan hızla geliştiğini ve artık dünya pazarına açılması gerektiğini vurguladılar. Özellikle, Narince, Kalecik Karası, Boğazkere, Öküzgözü gibi yerel üzümlerden üretilen şarapların yabancı pazarlarda rakipsiz olduğunu ve büyük potansiyel arzettiklerini belirttiler.




IV. TUĞRUL ŞAVKAY-TÜRKİYE'NİN EN İYİ GENÇ ŞARAPLARI YARIŞMA SONUÇLARI

Profesyonel Juri seçimi:

TÜRKİYE'NİN EN İYİ BEYAZ ŞARAPLARI

ALTIN MADALYA

1. 2012 Sevilen İsabey Sauvignon Blanc
2. 2011 Pamukkale Meridies Narince 
3. 2011 Kavaklıdere Cotes d'Avanos Narince 
4. 2010 Vinkara Mahzen Narince 
5. 2012 Gıdatay Prodom Narince 
6. 2012 Kavaklıdere Cotes d'Avanos Sauvignon Blanc

GÜMÜŞ MADALYA

1. 2011 Diren Karmen Narince 
2. 2011 Sevilen 900 Sauvignon Blanc 
3. 2012 Yazgan Emir 
4. 2012 Vinkara Doruk Narince 
5. 2012 Likya Arykanda Sauv. Blanc 
6. 2011 Kayra Terra Sauvignon Blanc 
7. 2011 Doluca Sarafin Sauvignon Blanc 
8. 2010 Kavaklıdere Selection Narince

TÜRKİYE'NİN EN İYİ KIRMIZI ŞARAPLARI


ALTIN MADALYA

1. 2010 Barbare Elegance 
2. 2010 Suvla Sur Merlot 
3. 2012 Yazgan Mahra Boğazkere 
4. 2010 Doluca Tuğra Boğazkere 
5. 2011 Gıdatay Prodom Shiraz-Kalecik Karası 
6. 2010 Kayra Versvs Cabernet Franc 
7. 2011 Gıdatay Prodom Shiraz-Petit Verdot-C.Franc 
8. 2012 Likya Pinot Meunier 
9. 2011 Sevilen Güney Shiraz
10. 2010 Kavaklıdere Pendore Shiraz

GÜMÜŞ MADALYA

1. 2012 Sevilen Majestik Öküzgözü
2. 2010 Chateau Kalpak Merlot 
3. 2010 Kayra Vintage Merlot 
4. 2010 Büyülübağ Rezerve Cabarnet Sauvignon 
5. 2010 Sevilen Centum Shiraz 
6. 2011 Pamukkale Nodus Merlot 
7. 2010 Doluca Kav Boğazkere 
8. 2011 Sevilen 900 Petit Verdot 
9. 2010 Chateau Kalpak Cabernet Franc 
10. 2010 Selendi Merlot 
11. 2011 Urla Urla Karası 
12. 2011 Pamukkale Nodus Shiraz 
13. 2010 Urla Vurla Boğazkere 
14. 2011 Yazgan Vodina Cabernet Sauvignon
15. 2010 Pamukkale Meridies Kalecik Karası

TÜRKİYENİN EN İYİ ROZE ŞARAPLARI

ALTIN MADALYA

1. 2012 Kayra Leona Blush
2. 2012 Pamukkale Meridies

GÜMÜŞ MADALYA

1. 2012 Likya İsinda
2. 2011 Doluca Verona
3. 2012 Barbare Roze


ŞARAP DOSTLARI DERNEĞİ çeşit bazında şarap seçimi:

26 Mart 2013 Salı

Şarabın Renkleri

Şarap seçimlerinizi yaparken dikkate almanız gereken bir diğer nokta da şarabın rengidir. Şarabın rengi onun asiditesi, vücudu, yıllanmışlığı hakkında fikirler verebilir. Elbette iyi bir gusto ya da degüstatör bu bilgiyi çok iyi harmanlayarak kör testlerde de şarap hakkında fikir edinebilmektedir. Bizim için ise şimdilik renklerin ne manaya geldiğini öğrenmek yeterli olacaktır sanırım.



Wine Pairing Chart - Şarap ve Yemek Eşleşmeleri

Bu tablo ile hangi yemekle hangi şarabın daha uygun olduğunu öğrenebilir, tercihlerinizi yaparken akılda kalıcı bilgilere ulaşabilirsiniz.



Farklı Şarap Çeşitleri Tablosu



Bu kadar çok şarap içinden hangisinin hoşunuza gideceğini nasıl bulabilirsiniz? Bu tablo çok yardımcı olabilir. Posterin üzerine tıklayınca veya kaynak adresten büyük versiyonuna ulaşabilirsiniz.

Kaynak: http://winefolly.com/review/different-types-of-wine/

Original Source: Different Types of Wine

24 Mart 2013 Pazar

Tarihteki Komik İcatlar (FAIL)

Bebek Kafesi : Bebeğiniz hava alsın! :)

Hepimiz hayatı kolaylaştırmak adına bir şeyler düşünürüz. Bu düşünceleri unutanlar normal hayatlarına devam ederken, ille de tarihe geçicem derdindekiler bazen bu buluş olayını abartabiliyorlar...

Buyrun efenim...

Sempatik Suçlu - Johnny Ramensky



Jhonny Ramensky;

İskoçya kıyılarında simsiyah siluetiyle yükselen korkunç Peterhead hapishanesi, 1958 yılı ekiminin fırtınalı bir gecesinde, bir taraftan okyanustan gelen dalgaların hücumuna, bir taraftan da sağanak halinde yağan doluya göğüs geriyordu. Bu uğuldayan tabiatın ortasında hapishanenin alarm sirenleri boğuk bir hıçkırık gibi aksetti. Küçük Peterhead şehrinin evleri ve meyhaneleri bu sesin yabancısı değillerdi. Herkes birbirine bakıp aynı sözü tekrar etti: "John Ramensky yine kaçtı"

İskoçya'da herkes Ramensky'ye hayrandı.Bu adam kasa hırsızlarının en ustası, hapishaneden kaçma üstadı ve aynı zamanda 2.Dünya savaşının ünlü bir komando şefiydi.

İlk olarak 11 yaşında şeker çaldığı için hakim karşısına geçti, sonraki yıllarda iyi bir hırsız olacağını anlayan Ramensky, 16 yaşında tekrar yargıçla karşı karşıya geldi. Bu tarihten sonra John artık çok iyi bir kasa hırsızı oldu. Ancak onun stili bambaşka olduğu için polis olay yerine geldiğinde hırsızlığı Ramensky'nin yaptığını hemen anlıyordu. 1924, 1927, 1932'de hapse mahkum oldu. Son seferince canı sıkıldığı için hapishaneden kaçmaya çalıştı ancak yakalandı.

Ceza süresini doldurduktan sonra John çocukluk arkadaşı Mary ile evlendi. İlk başlarda iyi ve sakin bir koca olan John çocuğu olacağın öğrendiğinde 18 katlı bir binaya çıkarak kasaları boşaltmaya başladı, ancak inerken yakalandı. 1934 de karısının ölmek üzere olduğu haberini alınca Peterhead hapishanesinden kaçtı. Uzun ve zorlu bir kaçış sırasında yakalandı. Bu esnada Mary öldü ve çocukları da uzak bir akrabaya teslim edildi. 1938 de hapisten çıkan John çıkar çıkmaz 2 vurgun daha yaptı ancak yine yakalandı.

1942 de hapisten çıktığında 2.Dünya savaşı başlamıştı. Ne yapacağını bilemez durumda iken kendisini defalarca içeri sokan müfettiş Westland onu KOMANDOS a davet etti. Bu tarih, John için, savaş alanında Almanların gizli evraklarını kasalardan çıkartması ve 2.dünya savaşında verdiği büyük hizmetlerden dolayı milat sayılırdı. Savaş sonrasında devletin ve milletin saygısını kazanmıştı.

Ancak John rahat duramadı; 1947 tekrar yakalandıktan sonra,1952 de, 1957 de, 1958 de defalarca Peterhead hapishanesinden kaçtı. Ancak çok geçmeden yine yakalandı.



23 Mart 2013 Cumartesi

Rudolph Ivanovich Abel - İçi Boş Bozuk Para

Eski Sovyet istihbarat elemanı. 1957'de New York'ta yakalanmış, 45 yıl hapisle cezalandırılmış. ilginç olan yakalandığında adının Rudolf Abel olduğunu söylemesiymiş. Bu ad, aslında sovyetlere gönderdiği "ben yakalandım" sinyaliymiş. 1962'de, önceden Sovyetler tarafından yakalanan Francis Gary Powers + bir amerikan öğrenci ile takas edilerek ülkesine dönmüş. Mezar taşında hem gerçek adı, hem de sinyal vermek için kullandığı ad yazılıymış. iki isimli aynı zamanda da iki Amerikan'a bedelmiş.

Aslında hikayenin başlangıcı 1953. FBI daki dosyaya göre; hikaye 1953 yılınca gazeteci bir çocuğun eline şans eseri geçen bir bozuk para ile başlıyor.

Push to add drama - Şahane bir Reklam


Belçika da TNT yi seyretmek için küçük kırmızı bir buton yeterli! Adamlar çok yaratıcı bir reklam yapmış. Kimin başına gelse sadece izlemekle yetinir! 


Kaynak: http://www.egonomik.com/2012/04/keske-benim-basima-gelseydi-push-to-add-drama/

Yetenek Sizsiniz Türkiye Finalistleri Kıvanç ve Burak'tan Özel Gösteri


Bu adamlar gerçekten çok iyiler. Hem eğlendirip hem muhteşem bir şova imza atıyorlar...

Anlamlı bir Animasyon - Union is Strength !!!


Ben penguenlere koptum :)

Gerçekten çok güzel bir animasyon reklam!

Isang Litrong Liwanag - Solar PET Şişe


Dünyanın en basit fikrinden çok yaratıcı, çevre dostu, tamamen çaresiz ve fakir insanlara yardım için yapılmış, hiçbir teknoloji gerektirmeyen bir ürün çıkmış.

Bu ürün de biz şöyleyiz, yok şöyle yardım ediyoruz, sosyal sorumluluk bizde tavan yaptı tavan diye bağıran firmalara kapak olsun...

Anadolu Efes oyuncularına taraftar sürprizi


Tuncay Özilhan ın göz bebeği, Anadolu gurubunun en büyük başarısı Efes yıllardır hayatımızın tam ortasında. Ve bu büyük oluşumun içinde hep var olan motivasyon bu sefer Anadolu Efes oyuncularını vurdu :)

Belki birçok insan bu videoyu seyretti ama ben yine de unutmamak için eklemek istiyorum. Reklam budur! 

THY den Gurur Verici Reklam


THY gerçekten çok güzel bir reklam filmi yapmış. Devletin elinde yıllardır yükselen bir başarı grafiği çizen, "yok artık" dedirten Euroleague, Barcelona, Manchester gibi dev organizasyonların sponsorluğunu artık kanıksadığımız, herkesin gözünde başarılı bir şirket Türk Hava Yolları.

Ne var ki bu başarısının arkasını her zaman dolduramaması, başarının içine saçma sapan ideolojileri serpiştirmesi, dünyanın en çok noktasına uçuyoruz diyen ama insana "Türkiye'den kim oraya gider ki? dedirten bir şirket benim gözümde. Do&Co ya laf söyletmem ama bak yemekler şahane :)

Hayata Anlam Katan Çalışmalar - Havadan İçme Suyu Üretmek



Peru’nun Mühendislik ve Teknoloji Üniversitesi yani UTEC (University of Engineering and Technology) yeni öğrencilere ulaşmak, öğrenci adaylarının dikkatini çekmek için çok güzel bir çalışmaya imza atmış. Havadaki nemi kullanarak içme suyu üreten bir billboard tasarlamış ve bunu dünyanın çöl üzerine kurulu en büyük ikinci başkenti olan Lima’ya yerleştirmiş.

Ve Reklam panosundan kısa süre içerisinde bir sürü insan faydalanmış ve bilmem ne kadar su üretilmiş. İleride yaygınlaşmasa da akla getirince dünyada temiz suya ulaşamayan milyonlar için büyük bir çalışma. Biz suyu hunharca harcarken, dünyada temiz su bulamayan insanlar var olduğunu unutmamak lazım. Dünyadaki zengin iş adamları reklamın iyisi kötüsü olmaz deyip insanları kandırmaya çalışacaklarına bi tane şu billboard dan yaptırsalar da sevaba girseler keşke.



21 Mart 2013 Perşembe

Caz Müziğin en iyi 10 aşk şarkısı

Dünyadaki çok az şey güzel bir aşk şarkısı kadar insanı etkileyebilir. Hele bu şarkıların ezgiler caz müzik ile süslenmiş ise, o şarkıdan alınacak haz bambaşkadır bence.

Dinlemek huzur veriyor, parçalamıyor, kırmıyor, sadece huzur veriyor...

1. Ella Fitzgerald - All The Things You Are



2. Louis Armstrong—Dream a Little Dream of Me



3. Frank Sinatra—As Time Goes By



4. Billie Holiday—Crazy He Calls Me



5. Nat King Cole—Unforgettable



6. Norah Jones—Come Away with Me



7. Sarah Vaughan—Body and Soul



8. Tony Bennet—Blue Velvet



9.Diana Krall - Gee Baby, Ain't I Good To You



10.Ray Charles - A Song For You

1964 - Yarının Hastanesi Böyle Olacak...


Alabama'nın ormanlık bir tepesinde iş adamları ve bilginlerden oluşan bir grup "yarının hastanesini" inşa etmeye çalışıyorlar.

İşte hastanenin hayret verici özellikleri;

Ameliyathanesi, mutfağı, çamaşırhanesi bulunmayacaktır.

Ameliyat, hastanın yatağında, şişirilmiş, sterilize bir plastik torbanın içinde yapılacaktır.
Yatak icabında banyo, duş, tuvalet görevi görecek, yerinden çıkarılabilir demirleri, boru tertibatı olacaktır.

Bütün hastane portatif olacaktır. Savaş alanlarına, denize, dünyanın herhangi bir yerine paraşütle indirilip çok kısa sürede hasta kabul edecek şekilde dizayn edilmiştir.

Doktor ve hemşirelerin viziteye çıkmasına gerek kalmayacaktır. Hastanın nabzının sayılması, ateşine bakılması, tansiyonunun ölçülmesi için yatak takımında bulunan küçük düğmelerden faydanılacaktır. Bu düğmelere "transducer" deniyor. Uzay seyahatlerinde hayvanlara bağlanan ve sağlık durumlarının ölçüldüğü sistemle aynı sistem kullanılacaktır.

Atomedic'in tıp direktörü Dr.Hugh MacGuire, "Birgün gelecek, hasta veya sağlam herkes, bu "transducer" leri taşıyacak. Günün birinde de belki doktor kapınızı çalacak ve size hastalanmak üzere bulunduğunuzu haber verecektir" diyor.


Adam da ne ileri görüşlülük varmış arkadaş. Biraz fadılın imzasına benzemiş olay ancak hayal gücünü satmak diye buna derim ben.

Bu tanıtım 1964 NewYork Fuarında yapılmış. Ancak araştırdığım kadarıyla hayata geçirilememiş. İnşaatı tamamlanmış ama o dönemin hatta şimdinin teknolojisine göre bile uçuk bir fikir.

Biz hala hastanelerde süründüğümüze göre, o yıllardan bu yana çok da ilerleme kaydedilmemiş sanırım...








20 Mart 2013 Çarşamba

Hangi şaraplar yıllandırmaya uygundur?


Bir bilene sormak lazım...

Bizler gibi amatör şarap severler için şarap yıllandırmanın veya şarap saklamanın ticari bir amacı olamaz. Yani biz şarabı ileride değerlenir, piyasası artar diye saklamayız. Ya şarabı çok beğenmişizdir, fiyatı da uygundur, ileride de ben bu lezzetten mahrum kalmayayım diye yüklüce bir miktar alıp canımız çektiğinde içeriz, ya da henüz olgunlaşmamış ama zaman içinde dengesini bulacağına inandığımız ümit vaat eden şarapları alır ileride gerçek lezzetine ulaşınca tadına varabilmek için yıllandırmaya çalışırız.

Bizler, yurtdışı değeri $100 geçmeyen şarapları sadece kendi zevkimize göre daha uygun bir zamanda içmek üzere saklayan şarap sever amatörleriz. Depoladığımız şarapların sayısı yüzlerle binlerle değil, 10 larla ifade edilir. Daha fazla risk alabiliriz ve ideal koşulları daha uygulanabilir sınırlara çekebiliriz. İşte benim revize edilmiş listem:
1. Gün ışığı görmeyecek.
2. Çevre ısısı mevsime göre hiçbir zaman 8-10 derecenin altına düşmeyecek, 21-22 derecenin üzerine  çıkmayacak. Gün içindeki ısı değişimleri 3-4 dereceyi aşmayacak.
3.Mantarı kurumaması için biraz rutubet faydalı olur ama bizim şaraplarımızı 30-40 sene saklamak gibi bir niyetimiz yok zaten. Çok kuru bir ortam olmasın, yeter.
4.Şişeler yatık olarak saklanacak.
5.Salonun ortasında kalorifere bitişik bir şaraplıkta muhafaza edilen şarapları 1 sene sonra sirke niyetine salataya bile dökemezsiniz. 


Cumhuriyetimizin Ondördüncü Yılı



Hiç onu özlediğiniz oldu mu son zamanlarda? Ya da hatırladığınız? En kötü ihtimalle adını telaffuz ettiğiniz?

Kaçımız bu dejenerasyonun dışında kalabiliyor? 

Bence, insanoğlunun en zayıf yanı olan öz benliğini inkar etmek üzerine kurulmuş ve içerisinde; tüketme, egolarını tatmin etme, daha iyisine ulaşma hırsı, kıyaslama, sosyal statü kazanma gibi dinimizle ve insanlıkla hiçbir alakası olmayan bir sistemin içinde kaybolup gitmekteyiz.

Kaçımız Kur'an ın her köşesinde yazan şu "EĞRETİ" hayatta mal, mülk, para, lüks elde edebilmek için öz benliklerimizden vazgeçiyoruz? Sistem bu çünkü; sana sunulanı elde ettiğin zaman huzura kavuşup mutlu olacağın vaat ediliyor. Bir nevi matriks yani :)

İşte bu hengamenin içinde unutup gittiklerimiz arasında bir nebze olsun bize hatırlatma görevi görebilecek güzel bir yazı.

Yıl 1936-1937...

On dördüncü yılına kavuştuğumuz Cumhuriyetimizin, sonu gelmeyecek kadar çok olan feyizlerini (bolluk,ilerleme) saymaya bu sayfalar yeterli gelmez.
İdare makinasının her kısmında bu yükselme hareketinin bir çok eserleri milli gururumuzu kabartacak derecededir.

Cumhuriyetten evvelki zamanlarda iç ve dış siyasetimizde bu derece intizam ve inzibat, ve birbirini takip eden muvaffakıyetler  milli sanayimizde, zirai mahsulatımıza bu nispette terakki (ilerleme) ve inkişaflar (açılma, yetişme), hayalimizden bile geçmezken şimdi hepsi birer hakikat olarak gözlerimizin önünde açılmaya başladı.
Milletimizin maarife karşı gösterdiği sonsuz heves ve rağbet, ve Cumhuriyet Hükumetimizin bu hususta da sarfından çekinmediği ikdam (sebat) ve gayret büyük takdirlere değer.

Türk yurdunun her yuvasına varıncaya kadar açılan mektepler bir çok köşelerde görülen fabrikalar ilmen, iktisaden daha ziyade yükseleceğimizin birer müjdecileridir.

Cumhuriyet: fazilet, hürriyet, saadet, sulh ve selamet ile birdir. Ve o sayede Cumhuriyetle idare olunan memleketler maddi ve manevi huzur ve refah içinde en mesut hayata nail olmuşlardır.

Geçirdiğimiz o acı günleri ve mücadele devrindeki felaketleri unutmamalıyız, Cumhuriyete ve Cumhuriyetin bize vait ve tepşir (müjdelemek) eylediği bu feyiz ve saadetlere, o kadar kolay mazhar olmadık, o, dikenli yolların hatırası bile çok elimdir. Hep bunları düşünerek Cumhuriyetimizi canla başla müdafaa ve muhafazaya and içmeliyiz.

Geçen her felaket ve yoksulluğu, Ulu önderimiz Kemal ATATÜRK'ün yüksek himmet ve rehberliği ve onun dahiyane idaresi altında içeride ve dışarıda her sıkıntıdan uzak ve tam bir sulh ve sükun içinde telafi etmekte olduğumuzu düşünerek milletçe giriştiğimiz bu çalışma savaşında daha büyük gayret ve sebat göstermeliyiz.
Milletin Büyük ATATÜRK'e sarsılmaz bir iman ile itimat ve kalbi irtibatı, muvaffakiyetin medarı olan nefse itimatla birdir.

Bu büyük milletin evladı bizler, Cumhuriyete yetişmiş ve onun nimetlerini tatmış olmakla bahtiyarız; ne yazık ki babalarımız, atalarımız, böyle bizim gibi bütün dünyaya karşı fahr (övünme) ve gurur ile bakacak, adil, faziletli bir idarenin meyvalarından mahrum olarak yaşamışlardır.

Şimdi bize düşen vazife, kendimizi, evlat ve torunlarımızı Cumhuriyete layık seciyelerle, hür, Hakk'a tapan, faziletli, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, his ve terbiyesiyle yetiştirmektir.

Ulu Önderin bizim için, bu mübarek yurt için geceli gündüzlü sarf ettiği mesai ile bize bahşeyleyeceği bunca nimetleri biz de ancak böylece ebediyyete kadar kavuşturabiliriz.

Kaynak: Boğaziçi Mecmuası Cilt:1 Sayı:2










ŞİRKETİHAYRİYE - Türkiye'de kurulan ilk milli Anonim Şirketi



ŞİRKETİHAYRİYE


Şirketihayriye şu mübarek Türk yurdunda kurulan ilk milli anonim şirketidir.

1850 yılında resmen kurulan Şirket-i Hayriye'nin sermayesi, her biri üçer bin kuruş olan 2000 hisseye bölünmüştü. 100 hisse alan Sultan Abdülmecid'in emriyle bütün devlet ileri gelenleri, zamanın zenginleri, şirketten hisse senedi aldılar. Mustafa Reşid Paşa şirketin bir halk şirketi olmasını istediğinden, idaresi altı yıl süreyle Antuvan Kalcıyan ve Agop Bilezikciyan adında iki tüccara ihale olundu.


Asıl kurucusu başardığı büyük işlerle namını hakkı ile kazanan sadrazam Mustafa Reşit Paşadır. Tanzimat'ın ilanı ile başlayan inkılap hareketi Boğaziçi sakinlerinin sosyal hayatında da etkisini gösterince, Boğazda oturanların maddi durumlarına göre muhtelif çifte kayıklarla veya köy pazar kayıkları ile seyahat etmek zor gelmeye başlamış. (yıl 1850 paşalar yine paşa!) Şirketihayriye (Şimdiki adıyla sanırım Şehir Hatları) de bu ihtiyacı karşılamak için kurulmuş.

Kuruluşundan bir süre sonra çalışma alanını genişleten bu şirket, İzmit'e bile vapur işletmeye başladı. Buna bir de Tekirdağ hattı eklenince, Şirket-i Hayriye mahalli bir işletme olmaktan çıkarılarak imparatorluğun her yerinde çalışan büyük bir kuruluş haline geldi. Zamanla şirketin zararı arttı ve hissedarlar 19 Haziran 1944'de toplanarak şirketi Ulaştırma Bakanlığı'na devrettiler.



Şirket-i Hayriye, faaliyet süresi boyunca üç araba vapuru, yetmiş dört yolcu vapuru, üç kömür vapuru ve bir gezinti teknesi olmak üzere toplam seksen bir parçayı bulan vapur filosuna sahiptir. Şirketin yetmiş yedi parçadan oluşan araba ve yolcu vapurlarının altmış altısı İngiliz, altısı Fransız, ikisi Alman, biri Hollanda yapımıdır. İki vapur ise Hasköy Tersanesi’nde inşa edilmiştir.

Eftelya


Suhulet

19 Mart 2013 Salı

Günün Caz Takvimi



Sevil Esen

Sanatçı: Sevil Esen vokal, Haluk Dayıoğlu piyano, Saygun Arpalı davul, Serhat Yılmaz bas
Mekan: Sakman Klüp / Cezayir Sok. No: 6 Galatasaray, Beyoğlu Tlf: 0 212 244 5873 - 0 212 249 2541
Tarihi: 20.03.2013
Saat: 21:30
Etkinlik Bilgisi : Sevil Esen vokaliyle Sakman Klüp`te.


Boğaziçi Caz Korosu
Mekan: Trakya Üniversitesi, Edirne
Tarihi: 20.03.2013
Saat: 20:00
Etkinlik Bilgisi : Edirne Belediyesi ve Trakya Üniversitesi katkılarıyla Boğaziçi Caz Korosu bu akşam konser verecek.



Ülkem Özsezen Newburry Quintet
Mekan: Alt Caz Kulüp / Tomtom Mah., İstiklal Cad., Acara Sok., No: 5/B Beyoğlu - İstanbul Tel: (0212) 244 8567
Tarihi: 20.03.2013
Saat: 22:00
Web Adresi: http://www.facebook.com/altnokta
Etkinlik Bilgisi : Ülkem Özsezen bu akşam albümünden ve caz satandartlarından çalacağı parçalarla Altsahnesinde.

Siyah Şapkalı Kadın
Mekan: La Gazzetta Bar, Double Tree By Hilton, Kadıköy
Tarihi: 20.03.2013
Saat: 17:00
Etkinlik Bilgisi : Deniz ve tarihi yarımada manzarası ile konuklarına keyifli anlar yaşatan DoubleTree by Hilton Istanbul – Moda, 2009 yılında besteci, aranjör, ünlü piyanist Ali Akaçça ile birlikte ilk albüm çalışmasını gerçekleştiren Ayşe Evrim’i ağırlıyor. Fransız melodilerinden, Napoliten tangolara, unutulmaz yerli şarkılardan, Rum müziklerine kadar uzanan geniş repertuvarıyla Siyah Şapkalı Kadın Ayşe Evrim, her Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri 17:00 – 22:00 arası sözleri kendisine ait eserlerin yanı sıra popüler şarkıları kemanı ile birlikte yorumlarken, dinleyenler La Gazetta Cafe & Bar’ın sunduğu zengin kokteyl seçeneklerinin ve müziğin keyfine varıyor.


Şenay Lambaoğlu
Mekan: Beyoğlu Hayal Kahvesi, Caddebostan
Tarihi: 20.03.2013
Saat: 21:00
Etkinlik Bilgisi : Şenay Lambaoğlu ile ilgili bir süredir takvimde etkinlik yoktu araya fazla açmadan izleyecek olmamız iyi. Bu akşam albümünden parçalar ve caz standartlarıyla Kadıköy-Caddebostan Hayal Kahvesi`nde.


Jef Giansily Group
Sanatçı: Jef Giansily (p), Kağan Yıldız (b), Ferit Odman (d)
Mekan: Nardis Jazz Club
Tarihi: 20.03.2013
Saat: 21:30
Web Adresi: http://www.nardisjazz.com
Etkinlik Bilgisi : Uzun zamandır İstanbul da yaşayan genç Fransız caz piyanisti Jef Giansily bu akşamNardis`te hem kendi albümünden hem caz standartlarından çalacak. Genç sanatçının Tunçel Gülsoy`a konuk olduğu programı dinlemek için lütfen BURAYA tıklayın.



Kolektif İstanbul
Mekan: Kadıköy Sahne
Tarihi: 20.03.2013
Saat: 22:00
Etkinlik Bilgisi : Tempo ve enerjiyi hiç düşürmeden, Balkan ve Anadolu kültürlerinin buluştuğu Doğu Avrupa geleneksel müziklerine dayalı tarzları, funk ve caz altyapıları; enstrümanlarına hakim ve performanslarında cömert müzisyenleriyle; Kolektif İstanbul yine dinleyenlere doğaçlama bir şölen sunmaya hazırlanıyor.

Frank Gambale Natural High Trio (+workshop)
Sanatçı: Frank Gambale (g), Otmaro Ruiz (b), Alain Caron (d)
Mekan: İKSV / Salon - Sadi Konuralp Cad. No:5 34433, Şişhane Istanbul
Tarihi: 20.03.2013
Saat: 21:30
Web Adresi: http://www.iksv.org/salon
Etkinlik Bilgisi : Dünyaca ünlü caz rock fusion gitaristi Frank Gambale yıllardır birlikte çaldığı Natural High Trio ile bu akşam Salon sahnesinde konser vereek. Sanatçıyla arkadaşımız Cenk Akyol`un yaptığı söyleşiyiburaya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Merih Aşkın Quartet

Sanatçı: Tolgay Yılmaz: Davul, Semih Burcu: Bas, Koray Üsgülen: Piyano, Merih Aşkın: Perdesiz gitar, kopuz, vokal
Mekan: Nina Jazz & Blues & Rock`n Roll Club / İstiklal Cad. No:114, Kat:3 Taksim, Beyoğlu, İstanbul
Tarihi: 20.03.2013
Saat: 22:00
Web Adresi: https://www.facebook.com/events/5
Etkinlik Bilgisi : Merih Aşkın; Müzikle ilk tanışması İlkokul yıllarını geçirdiği Elazığ`da babasından gördüğü ve sesler çıkardığı klavye sayesinde oldu.. İlerleyen yıllarda bağlamayla tanışarak Anadolu müziğini,deyişleri, türküleri anlamaya çalıştı. Eskişehir`de geçirdiği üniversite yıllarında kopuz, perdesiz gitar gibi enstrümanlara ilgi duyarak Erkan Oğur ile tanışma fırsatı buldu. Eskişehir`deki eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul`a taşındı ve 3 sene kadar kendisinin yegane okulu olarak nitelendirdiği Erkan Oğur ile perdesiz gitar çalıştı. Aynı dönemde Derya Türkan ve Emin İgüs ile Türk müziği ve makam sistemi, Ayşe Tütüncü ile ensemble çalışabilme fırsatı buldu. İstanbul`da ve çeşitli yerlerde kendi projeleriyle ya da misafir olarak katıldığı projelerde, gitar, perdesiz gitar, kopuz gibi enstrümanları icra etti. 2012 yılında İTü Türk Musıkisi Devlet Konservatuarı`nda yüksek lisans eğitimine başladı. 2013 Şubatında ilk albümü ``Siret`` Kalan Müzik etiketiyle yayınlandı. Halen çeşitli projelerle ve müzisyenlerle çalışmaya, müzik düşünmeye, öğrenmeye devam etmektedir.


Doğudan Batıdan ? Klarnet Piyano Buluşması
Mekan: Sakıp Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi, Tuzla
Tarihi: 20.03.2013
Saat: 20:00
Etkinlik Bilgisi : Küreselleşen dünyada sanatın bütün kolları gibi müziğinde doğu ve batı olarak ayrılamayacağını savunan grup dünya müziklerinden oluşan repertuvarlarını dinleyenlerle paylaşıyor.


Electro Deluxe
Mekan: Babylon
Tarihi: 20.03.2013
Saat: 21:30
Web Adresi: http://www.babylon.com.tr
Etkinlik Bilgisi : Fransız nu-jazz ekibi Electro Deluxe’ü, Garanti Caz Yeşili konserleri kapsamında iki gece üst üste Babylon’da dinliyoruz.

A song for you



I've been so many places in my life and time
I've sung a lot of songs and I've made some bad climbs
I've acted out my life in stages with ten thousand people watching
Oh, but we're alone now and I'm singing this song for you

I know your image of me is what I hope to be
I've treated you kindly but darling can't you see that
There's no one more important to me
Baby, baby, can't you see through me
Cause we're alone now
And I'm singing this song to you

You taught me precious secrets
Of a true love withholding nothing
You came out in front when I was hiding
But now it's so much better
If my words don't quite come together
Please listen to the melody
Cause my love is in there somewhere hiding

I love you in a place where there is no space or time
I love you for my life, you are a friend of mine
And when my life is over
Remember when we were together
And we are alone now, and I was singing this song to you





Yasemin Enis



Pera güzel sanatlar okulunda latin ve jazz gitar eğitimi alan, daha sonra Erol Evgin'in vokalistliğini yaparak profesyonel müzik hayatına başlayan müzisyen, şarkıcı. Fatih Erkoç, Ajda Pekkan gibi ünlülerle çalıştı, ingilizce, fransızca, ispanyolca, italyanca, portekizce parçalarla repertuvarını büyüttü.

Albüm için kendini hazır hissedeceği zamanı bekliyormuş. keşke bir jazz albüm çıkarsa da dinlesek.. abartılı olmayan sade, güzel bir yorumu var. sitesindeki ''ey aşk'' isimli şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim.

http://www.yaseminenis.com/








Şevket Uğurluer - Anılarla Müzik



Tv8 de vardı programı. Aslında yıllardır program yapıyordu. Yıllardır Türk pop müziğinden rock’n roll’a, caz’dan blues’a kadar çok türde müziği yorumluyor.

Çok severdim o programı. Kimlerle söylemedi ki...

Belki de bu ülkede bir çok insanın caz ve blues sevmesini sağlayan kişidir Şevket Uğurluer.

Beyefendi kişiliği en az söylediği şarkılar kadar etkileyici bir insan o. Repertuvarı ne kadardır bilmem ama 27 yıldır The Marmara'nın lobisinde söylemediği şarkı kalmamıştır sanırım.

İlk profesyonel çalışmalarını 1955 yılında yaptı. 1961 yılına kadar çeşitli orkestralarda çalıştıktan sonra, kendi orkestrasını kurarak İstanbul gece kulüplerinde çalışmaya başladı.

Aynı yıllarda İ.T.Ü.’den yüksek mimar olarak mezun oldu. 60’lı yıllarda Türkçe sözlü hafif batı müziği dalında plakları basıldı. Bir ara müziği bırakıp mimarlık yaptı. Daha sonra yeniden müziğe döndü. 1991 yılında, Türkiye’yi Eurovision Şarkı Yarışmasında temsil eden "İki Dakika" adlı şarkının bestecisidir.






Türkiye'nin ilk banka soyguncusu Necdet Elmas



8 Temmuz 1961 günü gazetelerin birinci sayfalarında İstanbul’da hemde sıkıyönetim altındaki İstanbul’da büyük bir cüretle banka soyan esrarengiz bir gangsterden söz ediliyordu.Siyah gözlüklü,uzun boylu,davudi sesli bir adam güpegündüz bir banka soymuştu. Çemberlitaş’taki Buğday Bankası’ydı bu.59 Chevrolet’in o kadar hayranıydı ki,ilk banka soygununa bile şoför Halim’in kullandığı ördek yeşili 59 Chevrolet taksiyle geldi.Necdet Elmas,Soygun sonrası şoförü indirip,kendisinin devam ettiği kuyruklu Chevrolet’le ustaca uzaklaşmayı başarmıştı. Topkapı’da terk edilmiş “59 Chevy”;polis telsizlerinden cızırtılı bir şekilde yankılanırken O Yeşil Chevrolet’in geniş kanatlarına imzasını çoktan atmıştı bile.




Yapacağı soygunlarla yoksulluğa kafa tutmayı hedeflemişti.Hatta soygun esnasında vezneden para çeken işçiye,ben işçinin parasını almam demesini bilmişti.Çok para kazanarak yoksullara yardım edecek ve oğullarına iyi bir eğitim verebilecekti.Çünkü kendisi ekonomik problemler dolayısıyla Hukuk eğitimini 2.sınıfta sonlandırmak zorunda kalmıştı.İkinci soygun hazırlığı tamamlanmıştı.Hedef Kazlıçeşme’deki İş Bankası şubesiydi. Arkadaşı ile birlikte gök mavisi ve siyah renkli iki ayrı 59 Chevrolet’le işe koyuldular.Bagaja,topuk kısmına yakın yerden kesilmiş üç parça pembe naylon kadın çorabı itinayla katlanıp konmuştu. Her iki otomobil de arka kapılarından başlayıp çekik gözlü stop lambalarına kadar yayılan heybetli kanatlarıyla melekleri andırıyordu.


Sekiz silindirli arabayı çalışır halde bırakmıştı Necdet Elmas bankaya girerken.İki dakika sonra bankadan çıktığında çuvalında 165,850 lira vardı.Caddede bulunan birkaç kişi sekiz silindirin kulağı tırmalayan homurtusuyla irkilmişti.Arka tekerleklerinin üzerine çökerek yıldırım gibi fırlayan geniş kuyruklu siyah Chevrolet İstanbul’da yerleşik yabancıların kullandığı siyah üzerine turuncu renkli plakalardan birini taşıyordu ve camları motor yağına bulanmış üstüpüyle sıvandığı için içeridekiler seçilemiyordu. Şehrin pek de kullanılmayan arka yollarını ezbere bilen gangster ve ortağı Sarıyer üzerinden geldikleri Istırancalar’da önce sarılıp öpüşerek zaferlerini kutladılar.Dikiz aynalarını,teybini ve sonradan taktıkları plakasını söktükleri siyah 59 Chevrolet’i bir dere yatağına yuvarlayan iki ortak,gök mavisi 59 Chevrolet’leriyle Bebek sırtlarına geri dönerek arabalarında yaşamaya devam ettiler. Bu arada gangsterin “yemleri” de hedefini bulmuş,polis bankadan binlerce lira çalan bir adamın otomobilin radyo,pikap ve aynalarını çalmaya tenezzül etmeyeceği kanaatine varmıştı.Bu arada polis farkında olmadan can alıcı bir işe de girişti;59 model Chevrolet’lerin tümünü araştırmaya başladı.Soygunları tereyağından kıl çeker gibi halledip en ufak bir iz bile bırakmadan kaybolan Necdet Elmas,asker polis işbirliğine rağmen,helikopterleri bile kuyruklu Chevrolet’iyle saf dışı bırakabilmişti.


Kuyruklu Chevrolet’leriyle birkaç banka soygunu daha gerçekleştiren Necdet Elmas, ihbar sonucu yakalanıp Davutpaşa’daki Sıkıyönetim karargahına teslim edilmeye götürülürken,hiç sevmediği polislerin bir jest olarak getirdiği 1960 model siyah Chevrolet’i görünce gülümseyerek,”Bunların 71 modelleri nasıl olacak acaba?”diye sordu.Hepsi 12 gün süren bir kovalamacaydı. Kuyruklu Chevrolet’i ve peşindeki asker,polis kalabalığı ile İstanbul sokaklarında dolaşan gözü kara,çapkın adamın yarattığı efsane hiç unutulmadı.O yeraltı dünyası kadar 60′lı yılların “değişim” isteyen kuşağının da kahramanı oldu ama CHEVROLET’lerden hiç vazgeçmedi.

Kaynak:F.Cengiz ERDİNÇ’in Gangster adlı kitabı

Göbeklitepe - Dünyanın ilk tapınağı



Göbeklitepe

Ne yalan söyleyeyim ben daha önce Türkiye'de böyle bir yer olduğunu ne duydum ne gördüm. 

Şanlı Urfa’ya 15 km uzaklıkta olan bu arkeolojik site üzerinde yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkan sonuç çok şaşırtıcı, Göbekli Tepe günümüzden tam 12.000 yıl önce inşa edilmiş.

18 Mart 2013 Pazartesi

Van de Graaff Jeneratörü


1931 yılında, R.J. Van de Graaff  milyonlarca volt aşamasında yüksek gerilimler verebilecek bir makina tasarladı. Hareket eden bir kayış üzerine aynı cinsten yükler konur, kayış bunları yukarı doğru taşıyıp, oradaki içi boş bir bakır kubbeye bırakır. Bu iş sürekli bir işlemdir, alt tarafta, kayış yükleri toplayıp alır ve tepeye taşıyıp, depo edilmek üzere orada bırakır. Kubbedeki yük miktarı arttıkça, gerilim de yükselir.

Kubbenin negatif yüklerle doldurulacağını varsayalım. Makinenin alt ucunda, nispeten alçak gerilimde - yaklaşık olarak 20.000 voltluk - bir elektrik akımı meydana getiren bir üreteç vardır. Bu üretecin negatif ucuna sivri madensel uçlar bağlanmıştır.

Bu sivri uçlardaki yüklerin yoğunluğu o kadar büyüktür ki, üreteçten gelen yeni yükler bunları dışarı doğru iter. Dış yüzeyde fazlasıyla kalabalıklaşmış olan yükler birbirini iter ve etrafındaki havaya kaçmaya başlar ya da büyük bir kıvılcım halinde toprağa boşalır.

İzleyelim :)




Camp Century, Greenland



Aralık 1960...

Popular Science Monthly, Amerika

Dünyanın en garip şehri, Amerikan ordusunun mühendisleri tarafından Grönland'ın geniş buzdan külahının altında bina inşa edilmiştir. Dört blok uzunluğundaki şehir, tamamıyla karla örtülü olacaktır. Ve her konforu atomik enerji vasıtasıyla temin olunacaktır. Kuzey Kutup noktasına 1280 km. uzaklıktaki bu akıllara durgunluk verici cemaati, Danimarka hükumetinin işbirliğiyle kuran Amerikan ordu mühendisleri, böylece kuzey kutbunun yenilebileceğini ispat etmişlerdir.

Şehir, bu yılın son aylarında buraya taşınmaları beklenen 100 fen adamı, mühendis ve askeri barındıracak ve rahat ettirecektir. Onlar burada, sıcaklığın kışın sıfırın altında 56 dereceye düştüğü ve rüzgarların saatte 160 km. hızla karları savurduğu dünyanın en çetin şartlı çevrelerinin birinde yaşamak, çalışmak ve savaşmak problemlerini etüt edeceklerdir.

Bir müddet sonra, kar içinde açılan bir tünelin içinde işleyecek elektrikli trenler, şehri, 243 km. batıdaki Thule hava üssüne bağlayacaktır. Ayrıca uçaklar ve helikopterler için ayrı ayrı iniş sahaları yapılmaktadır.


Adamlar, gömülü koridorlarla birbirine bağlı, portatif binaların içinde yaşayıp çalışacaklardır. Bu soğuğa karşı tecrit edilmiş şehirde, Eskimoların ve kutuplarda bulunan vazifelilerin giydikleri ağır giyim eşyasına lüzum olmayacaktır. Çalışma sahalarında sıcaklık, 5 derecede bulundurulacak, yatılıp kalkılan yerlerde 15 dereceye kadar yükseltilecektir. Bir yelpaze sistemi, tünellerin ılık havasını dağıtarak kardan duvarların sıcaklığını sıfırın altında 5 derece civarında tutacak ve böylece erimelerini önleyecektir. Kardan zeminin cıvıklaşmasına engel olmak için, binalar yerden biraz yüksekte kurulacak ve altlarında, soğuk bir hava cereyanının varlığına imkan verilecektir.

Şehrin yerlileri, dışarı çıkmadıkça gün ışığını görmeyecekler, hele güneşin hiç doğmadığı Aralık ve Ocak gibi yılın en çetin aylarında çıksalar bile güneşten mahrum kalacaklardır. Adamlar, günün sekiz ila on saatinde işleriyle meşgul olacaklardır. Her gece sinema gösterilecektir. Televizyon askeri TV istasyonu tarafından temin edilecektir. Şehrin odaları, bir jimnastik salonu, türlü malların satın alınabileceği bir mağazası ve bir kütüphanesi bulunacaktır. Seri posta servisi ve Birleşik Amerika'daki zevce ve çocuklarla yapılacak telefon konuşmalarının, buz külahında dörder ay tecrit edilecek bu insanları, kendilerini, yuvalarından pek o kadar uzak hissettirmeyeceği umulmaktadır. 

Century Kamp'ın Kesiti

Century Kampı, beş yıllık inşaat denemelerinden sonra kurulmuştur. Çalışma sahalarında bilhassa fenni laboratuvarlar yer alacaksa da, lüzumunda, buz altından kıtalar arası roketler salıvermek veya böyle roketlerin yolunu kesmek için bir askeri tesis kurmakta gerekli planlar, teknikler ve malzeme hazırdır.

Mühendislerin başa çıkamadığı bir şey, duvarların birbirine yaklaşmasına ve tünellerin burkulmasına sebep olan, buzun yavaş, plastik hareketidir. Fakat, belli aralıklarla buzu yontmak suretiyle, bu kampta 10 yıl barınabileceklerini ummaktadırlar.

Amerikan ordusu tarafından gerçekleştirilen bu proje 1959 - 1966 yılları arasında faaliyet göstermiş.

Century Camp dışarıdan bakıldığında bir buz kütlesine benzemesine rağmen, nükleer enerji ile çalışan gizli bir üs olarak Amerikan ordusuna hizmet vermiş.

Nükleer araştırmaların yanı sıra, çevre ölçümleri, iklim, kirlilik ve gelecek ile ilgili çalışmalarda da önemli rol oynamıştır. 5.700.000 $ ı taşınabilir nükleer santral olmak üzere proje 7.920.000 $ mal olmuş.

Çok fazla bilinen bir konu olmadığını düşünerek paylaşmak istedim. Adamların 1960 lı yıllarda planladıkları şeyler bizimi için şimdi bile çok uzak...

Kamptan fotoğraflar...