Ana Sayfa

4 Ocak 2014 Cumartesi

Sonu Korkunç Biten 10 Psikoloji Deneyi


Bugün bildiğimiz anlamdaki psikoloji bilimi göreceli olarak genç bir bilimdir. İnsanoğlunun kendisini ve başkaları ile etkileşimlerini anlamak adına bizlere derin bir anlayış kazandırmıştır. Pek çok psikoloji deneyi etik ve geçerliliği olan yöntemlerle uygulanmış ve daha iyi ilaçla veya terapi yoluyla yöntemler geliştirilmesine yardımcı olmuştur. Ancak, üzücü bir şekilde uygulanan ve korkunç sonuçlarla biten deneyler de yapılmıştır.
İşte kontrol dışına çıkan ve korkunç sonuçlarla biten 10 psikoloji deneyi…

10.Stanford Hapishane Deneyi

1971 yılında, sosyal psikoloji uzmanı Philip Zimbardo, sahte bir hapishanede  hangi insanların sosyal rollere uyum gösterdiğini anlamak adına bir grup erkek üniversite öğrencisini iki hafta için uzun süreli bir deneye aldı. Deneye katılanların yarısına mahkum yarısına gardiyan rolü verildi. Sonuçlar tam bir felaketti. Sıradan üniversite öğrencileri, acımasız, sadist birer gardiyana ya da giderek artan bir şekilde korkak bir mahkuma dönüştüler. Sadece altı gün sonra, Zimbardoa tarafından oluşturulmuş bu sahte hapishanedeki durumda yaşanan acımasızlıkların, gerçekliğe dönüşmesi sonucunda, deneye vaktinden önce son verildi.

The Experiment (Deney) filmi bu dönüşümü anlatan izlenmesi gereken bir film. Filmin iki versiyonu var. Biri Alman yapımı Das Experiment filmi 2001 yapımı. biri de 2010 yapımı The Experiment Filmi. Özellikle bu filmde   Forest Whitaker’in oyunculuğu çok iyi. Kötü rolde de izlemiş olduk.  Kitabı okumak daha önemli tabi ama  konuyu kavratma açısından görselliği daha etkin kullanan sinema filminin izlenmesi iyi olur.

9. Canavar Çalışma – The Monster Study

1939 yılında yürütülen bu çalışmada, 22 yetim kalmış çocuk kullanıldı. Bunlardan 10 tanesi daha önce konuşma bozukluğu olan ve kekeleyenler olarak tanımlamıştı. Çocuklar, eşit olarak 2 gruba ayrıldı. Bir grubun konuşma terapisti, çocuklarda gördüğü gelişme ve akıcı konuşma durumunda onları ödüllendiren davranışların gösterdiği “pozitif” terapi uyguladı, diğer konuşma terapisti ise, en ufak bir yanlışta dahi çocukları açıkça cezalandırdığı bir yöntem uyguladı. Sonuçlar gösterdi ki negatif davranılan çocuklar psikolojik anlamda çok ağır hasar aldılar. Ancak bundan çok daha kötüsü, terapi öncesi konuşma bozukluğu göstermeyen çocukların da konuşmalarından bozulmalar oldu. 2007 yılında, yetim kalmış bu çocuklardan altısı, maruz kaldıkları bu durum karşısında 925.000.-USD’lik tazminat aldılar.

8. MK-ULTRA
CIA, 50’li ve 60’lı yıllarda MK-ULTRA projesi kapsamında zihin ve psikoloji kontrolü ile ilgili pek çok etik dışı deney yaptı. Theodore Kaczynski, diğer ismiyle Unabomber’un, CIA’in rahatsız edici deneylerine maruz kaldığı ve bu deneylerin kendisinin zihinsel dengesizliğine yol açmış olabileceği kaydedildi. Başka bir vakada da, Amerikan ordusu biyolojik silahlar uzmanı Frank Olson’a LSD uygulandı ve bu uygulamanın bilincinde krize yol açarak, araştırmasını tüm dünyaya açıklama isteği duymasına sebep olduğu düşünüldü. Bunun yerine, Olson’un, bir cinayete kurban gittiği ile ilgili güçlü deliller olmasına rağmen, kaldığı otelin 13. katından atlayarak intihar ettiği söylendi. Diğer deneklerde uzun vadede ortaya çıkmış olabilecek psikolojik hasarlardan bahsedilmiyor bile…

7. Filler üzerinde kullanılan LSD
1962 yılında, Oklahoma City’de bulunan Lincoln hayvanat bahçesi direktörü, Warren Thomas, Tusko isimli bir file bir insan yapılacak LSD dozajının 3000 katı fazlasını enjekte etti. (LSD, medikal alanda bilinen en etkili uyuşturuculardan biridir.25 miligram LSD, bir insanı yarım gün boyunca sersemletebilir. Tuskoya verilen toplam miktar 297 miligramdır.)  Deney, uyuşturucunun cinsel saldırganlık ve delilik diye adlandırılabilecek “musth” etkisini ölçmeyi hedefliyordu. Tusko bu işlemden kısa bir süre sonra yere yıkıldı ve titreyerek öldü.

6. Milgram Deneyi
1963 yılında, soykırım faciasının neden olduğunu anlamak adına, Stanley Milgram, Alman halkının soykırıma katılmasına ve buna izin vermelerine nedeni olan özel bir şeyler olduğu iddiasını kanıtlamak için bir deney hazırladı. İnsanın nasıl öğrendiğine dair bir yalandan deney altında, deneye katılan normal kişilere, göremedikleri odada birileri olduğunu, onlara sorular soracaklarını ve yanlış cevap verdikleri takdirde elektrik şoku vermelerini istediklerini bir düzenek hazırladı. Şok verilen kişi bir oyuncu ve elektrik şokuda gerçek değildi, fakat deney katılanlar bunu bilmiyorlardı. Peki bu deneyin ürkütücü tarafı neydi? Şoku vermeleri istenen denekler ezici bir üstünlükle deneycinin talimatlarını uydular. Daha da entresan tarafı, oyuncu konumundaki şoku alan kişinin acı bağırışları ve merhamet istemesine karşın gardiyanların bunu devam ettirmeleridir. Acaba, hepimizin içinde bir parça kötülük mü var?

5. Tony LaMadrid
İlaçla tedavi gören pek çok şizofren, 1983 yılında Kaliforniya Üniversitesinde başlatılan bir programa kayıt oldu. Program, tedavi sırasında ilaç almayı kesmeyi şart koşmuştu. Bu çalışmanın amacı, şizofrenliğin tedavisini iyileştirmek için yeni bilgiler elde etmeyi amaçlıyordu. Fakat işler daha da kötüye gitti ve deneklerin %90’ı bu zihinsel hastalık konusunda daha da kötüye gittiler. Araştırmaya katılanlardan biri olan Tony LaMadrid, araştırmanın yapıldığı binanın çatı katından, ilk kayıt olduğu tarihten altı yıl sonra kendini aşağıya attı ve öldü.

4. Çaresizlik Kafesi

Psikolog Harry Harlow, sevgi kavramı ile takıntılı bir hale gelmişti. Ancak bu takıntısı, sevgi üzerine şarkı ya da şiir sözleri yazmak gibi bir şey değildi. Bu konu onu ruhen hasta durumuna getirdi ve 1970’li yıllarda maymunlar üzerinde bu konuda etik olmayan deneyler yaptı. Deneylerinden birinde, “çaresizlik kuyusu” adını verdiği, boş ve tüm dış etkenlerden mahrum şekilde tasarlanmış bir oda şeklindeki içinde çeşitli düzenekler bulunan bir aparatın içinde maymunlar üzerinde çalıştı. Deney, dış dünyadan tamamen izole ettiği maymunların çıldırması ve hatta iki deneyde kendilerini açlığa mahkum ederek öldürmek istemesi ile sonuçlandı. Harlow, meslektaşlarından gelen eleştirilerini hiçbirini önemsemedi ve kendi deyimi ile şunu söyledi: “maymunları nasıl sevebilirsiniz?” Bu korkunç deneyler, hayvan hakları hareketinin arkasındaki itici güç olarak bilinir ve bu sayede bu tür korkunç deneyler son bulmuştur. 

3. Üçüncü Dalga
Psikolog Milgram tarafında yapılan deneye benzer bir konuda yürütülen bu çalışma,1967 yılında gerçekleştirilen,  üçüncü dalga deneyi idi. Deney, demokratik toplumlarda dahi faşizmin çekiciliğinin toplumun içine sızıp sızamayacağını araştırmak üzere tasarlandı. Bunun için, deneyi yapanlar bir lise içinde bazı öğrencileri kullanarak onların prestijli bir gruba ait olduklarını düşündükleri bir sistem oluşturdu. Öğrenciler giderek artan bir öğrenme motivasyonu gösterdiler, ama çok daha ötesinde ve endişe verici bir şekilde, aynı sınıftan olmayan kişilere karşı dışlama ve hor görme gibi son derece kötü niyetli bir takım davranışları gösterme konusunda giderek daha istekli hale geldiler. Çok daha korkuncu ise, bu davranış son derece istekli bir şekilde, sınıf dışında da devam ettirdiler. Sadece 4 gün sonra, deney kontrol dışına çıkacağı düşünülerek, durduruldu.

2. Eşcinsellikten Soğutma Terapisi
196o’lı yıllarda eşcinsellik sıklıkla zihinsel bir hastalık olarak görülüyordu. Aynı cinsten birbirlerine cinsel olarak çekici gelen kişilerin kendi kendilerini iyileştirmelerinin yolunu bulmak için gönüllüler aranıyordu. Deneye katılanlara , eşcinsel görüntüler ile eşleştirilmiş elektrik şoku verilerek ve enjeksiyon yoluyla mide bulantısına yol açan, tiksinme terapileri gibi deneysel terapiler yapılıyordu. Buradaki ana fikir, hasta olduğu düşünülen kişinin eşcinsellikle acıyı bir tutacağı düşüncesiydi. Yapılan bu deneyler, eşcinselliği “tedavi etmek”ten çok, psikolojik olarak ağır hasar yarattı. Bir keresinde “tedavi” sırasında komaya giren hasta az daha ölüyordu.

1. David Reimer
1966 yılnda , David Reimer 8 aylıktı. Sünnet olurken operasyon son derece başarısız olmuş ve penisini kaybetmişti. Psikolog, John Money, David’in cinsiyet değiştirmesini önerdi. Ebeveynleri de bu konuda hemfikir oldu, ancak Money’i gizli gündemi olan, cinsiyet kimliğinin doğuştan değil, çevre ile şekillendiği iddasını kanıtlamak için bir deneyin parçası olduklarını bilmiyorlardı. David, adını Brenda olarak değiştirdi, cerrahi bir operasyonla  bir vajinası oldu ve hormon desteği aldı.  Ancak deney trajik bir şekilde sonuçlandı. “Brenda”, çocukluğu süresince basmakalıp bir erkek çocuk gibi davrandı, Reimer ailesinin 14 yaşında hayatları kararmaya başladı. Brenda’ya  gerçeği söylediler ve tekrar David’e dönmesi konusunda karar aldılar. David 38 yaşında intihar etti.

KAYNAK : Brainz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder