Ten Fanidir, can ölmez, gidenler geri gelmez.
Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil. (Yunus Emre)
İçkinin kararında içileni sinirlere iyi gelir, hoş sohbetin kapısını açar, anıları yad ederken tebessüme ya da kendinizi sıktığınız için akmayan göz yaşınızı ortaya çıkarır. Bence insan psikolojisinin, ruh halinin derinliklerinde belki kendisinin o anda bilmediği duygu ve düşüncelerin salınımını sağlayan yegane araçtır içki. Ancak buna kişinin kendisi karar verebilir. İçkinin dozu, içilen ortamı, kişinin psikolojik durumu bu salınımı etkileyen en büyük etkenlerdendir. Neyse buradan sonrasını üstat Aydın Boysan'a bırakıyorum.
Şevval Sam - Ayrılık Yaman Kelime
Aydın Boysan'ın kaleminden...
Rakıya buz atmak caiz değildir. Ağza alınacak rakıya katılacak tek dünya malzemesi sudur,su... Karışım nasıl yapılacak, onun da raconu aşağıda anlatıldığı gibidir.
Rakı da, rakı huzuruna çıkacak su da, saatlerce önce buzdolabına konmuş olacak. Evde ise rakı şişesi de, su sürahisi de, devamlı buzdolabı içinde duracak. Onların yeri orası! Öksürük şurubu konmaz, bu ikisi mutlaka buzdolabında durur. Erbabı elbet, kadehleri de, su bardaklarını da, rakı ve rakı suyuyla birlikte, buzdolabına koymuş olur. Bardak da rakıyla soğutulursa, ölçü kaçar.
Ciddi meyhaneler bunların hepsini, bu soğuklukta bekletir. Soğutulmuş rakı ve suyu, ille de parça buz atarak soğutan meyhanecinin alnına keriz sıfatı mürekkeple yazmalıdır.
Diyelim ki hepsi istediğimiz gibi soğuk geldi. Soğuk bardağa önce soğuk su, daha sonra soğuk rakı dökülür. Bu döküşler de, çeşme boşaltır gibi olmaz. Su da, rakı da ince iplik gibi ve çok yavaş akıtılır. Su miktarı rakı miktarından mutlaka daha az bırakılır, yoksa rakının lezzeti bozulmuş olur.
Gençliklerinde soğuk rakıyı sek içen yaşlılar, o günleri zevkle anarlar. Çünkü ömür boyu sek rakıya dayanılamaz.
Bardağa ya da adı kadeh ise, ona, önce rakı dökülmez, önce soğuk su sonra rakı dökülür. İyi karışma böyle sağlanır.
Böylece içmeye ciddi olarak hazırlanmış kadeh, önce ağza götürülmez, burna götürülerek koklanır. Derin nefes çekilir.
Daha sonra demci, arkasına yaslanarak bardağı ağzına yavaşça yaklaştırır ve önce mutlaka yarım yudum alıp hemen yutmaz...Ağzında yavaşça dolaştırıp, dişleri arasında ciğerlerine hava çeker. Amaç, mideden önce akciğerlerin de, şölenden nasibini almasını sağlamaktır.
Alınacak ikinci yarım yudumdan sonra arkaya yaslanarak kafa hafiften yukarı kaldırılır, bütün yudum çok yavaş ve kibarca yutulur. Yutar yutmaz da oturulan yerde, helezoni olarak yavaşça sallanılır. Bu hareketin ciddi amacı, rakının mide borusundan helezoni olarak inmesini sağlamak, yani yolunu uzatmaktır. Bu hareket, fizik kanunlarının bir gereğidir.
Çünkü Bektaşilere göre, rakının bedene en çok zevk verişi, gırtlaktan mideye inişi sırasındadır. Bu yol helezoni olarak uzatılmalıdır ki, demcinin zevki artsın.
Herkes bilir: Develerin boynu çok uzundur. Bu nedenle yolda yürüyen Bektaşi, bir deve görünce kıskanmış ve:
"Vay anam! Ne güzel içer bu yahu!" demiştir.
Aydın Boysan Üstat |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder