19 Nisan 2013 Cuma

Aşkın başkenti Paris ve Şarabın başkenti Bordeaux dan geriye kalanlar...


Özledim...

Gerçekten çok özledim sanırım. Yeni bir iş için kendimi bir anda Bordo nun bir köşesinde buldum. O kadar heyecanlıydım ki ne yaptığımı bilemez durumdaydım. Gidişim ayrı bir hikaye zaten. Vize için son dakikada konsolosluğa çağrılmam mı dersiniz, Taksim - Harbiye - Nişantaşı - Yeşilköy güzergahında elimde bavulla dört dönüp son dakikada aldığım vizemle aynı günde 2 otel değiştirip, en sonunda kendimi dış hatlara nasıl attığımın hikayesi mi dersiniz anlatmakla bitmez.



Zor bir vize alma hikayesinden sonra nihayet Charles De Gaulle (Charl dö gual gibi bişey diolar) a adımımı attım. Zaten Paris dediğin nedir? Görmediğim için bilemeyeceğim :) Kocaman bir hava alanı burası. Bi ucundan girersin bi ucundan çıkamazsın. Aklımda kurduğum hayaller bir bir gerçek oluyordu. Neyse nereye gideceğime bakmamıştım. Ben sanıyorum en faza Atatürk hava limanı kadardır. Domestic Departure yazan yeri buldum mu tamam diyorum içimden. Sonra bi baktım ulen ucu bucağı yok buranın. Nereden binicem ben Bordo uçağına? Allah'tan Türkler her yerde! sordum amcaya "iç hatlar nerede?" diye.

Amcam bildiğin Janti. Belli görmüş geçirmiş, Paris'in altını üstüne getirmiş. "Oğlum aklın nerde senin, burasını adana hava alanı mı sandın. Shuttle denen bişey var burada. Neredeymiş bakalım uçağın? Hah Terminal 2F git bul bakalım shuttle la Terminalini". Bana da teşekkür etmek kaldı tabi.

Gittim buldum shuttle ı. Bildiğin metro ya la bu! Meğersem terminal tee en sondaymış. Gittim buldum dedim ben geldim! Onlar da dedi Bon Jur! :) Zaten hep bunu söylüyorlar. Bon Jur bonjur bonjour madam mösyö bonjur. Herkese bonjur de geç. Selamın aleyküm le günaydın karışımı bişey işte :)

Atladım Bordo uçağına da bildiğin gidiyorum ya la! Hiç inanmıyordum aslında kendime. Tek başına yurt dışına çıkmak benim neyime. 1 saat sonra Şarabın başkentindeyim. Diyorum oh akşamları çıkar Bordo sokaklarının altını üstüne getiririm artık. İndiğim gibi Fransızların zekasından neden şüphe edilmesi gerektiğini anlamış oldum. Bavulum yok ya la! Adamlar bavulumu kaybetmiş. Neyse diyorum içimden yarına gelir herhalde.

EDIT: Bu yazıyı 19.04.2013 te yazmaya başladığım zaman Paris'te bir otel odasının camından işimi bırakıp, ülkeme verdiği garip duyguların içinde kayboluşumun üzerinden çok zaman geçmiş. Bırak dağınık kalsın diyor ve bloguma kaldığım yerden devam ediyorum. 04.012.014

Hiç yorum yok: