çocuk olmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çocuk olmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ocak 2014 Cuma

Keşke Yine Çocuk Olsam Dediniz Mi? Kesin İzleyin!

İşte keşke yine çocuk olsam diyenlerin başına gelenler :D Bir firmanın reklam filmi için hazırladığı konseptin bizde istiyoruza getirtmesi.





Oyuncakların Tarihçesi

Oyuncak denilince kiminin aklına araba, kiminin aklına saçları güneş gibi parlayan bir bebek, kiminin aklına tahtadan bir at, kiminin ise bilgisayarlarda çeşitlikonsüller aracılığı ile oynadığı mekanizmalar gelir.
Küçükten Büyüğe herkes oyun oynamaktan hoşlanır.Kimi saatlerce bilgisayarda takımını turnuvadanturnuvaya sürüklerken, kimi kendi boyundakilerle ip atlar, küçük tencere ve fincanlarla evcilik oynar.
Oyun ve Oyuncağın tarihi ise insanlığın varoluşu kadar eskilere dayanır. Tarihimizde bilinen ilk oyuncak Mısırlılara aittir. M.Ö. beşinci yüzyıl başlarında Mısırlı çocukların, şimdiki yaşıtları gibi Tahta At’lara binmekten çok hoşlandıkları belgelenmiştir. Bütün çağlarda olduğu gibiçocukların ( bizim dönemimizde de öyle idi ) en önemli oyuncakları arasında hayvanların özel bir yeri vardır.
Tahta Atlar ve benzer hayvanların seri üretimlerine ise Almanya tarafından 1700’’lerde başlandığını söyleyebiliriz. Eski oyuncaklara ve oyuncak tarihine meraklı iseniz ve yolunuz Sonneberg / Almanya’’dan geçecek olur ise, AlmanOyuncak Müzesi’nin sizi büyüleyeceğine eminim. Bulunan en eski ve Oyuncak Bebek devrinin başlangıç hikayesininbaş rolünde ise Alman Heinrich Schiliemann vardır. Yunan Kil sanatı ile yapıldığı tahmin edilen oyuncak bebeğe “ Çıngırak Kil Bebek “ adı takılmıştır. Bu bebek, kildenyapılmış olup hareketli kol ve bacaklara sahipti.
1800′’lerin başlarında tahta eklemli, kalıpta işlenmişbebekler yapılmaya başlandı ve bu bebeklere de Sonneberg Bebekleri ismi takıldı. On dokuzuncu yüzyılın başlarına kadar herhangi bir estetiği içermeyen bebekler, bu yüzyılın sonlarına doğru yuvalı eklemler, uyuyan gözler, süslü dekoratif elbiseler ve ses çıkartabilen bebekler olarak gelişmeye başladılar.
Oyuncakların gelişim ve beğenilme dengelerini masaya yatırdığımızda toplumların İlgi Değişimlerini de rahatlıkla izleyebiliriz. Örneğin; Ortaçağda çocuklar ağırlıkla şövalyeler, atlar, askerler ve bebekler ile oynarken, bugünlerde Astronotlar, Uçan Adam figürleri ve çeşitli silahlar ve değişik teknolojiler donatılmış olması da bir gösterge sayılabilir.
Ülkemizde ise oyuncak üretimi denildiği vakit ilk akla gelen Osmanlı Döneminin Eyüp Oyuncaklarıdır. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde 100 dükkan ve 105 nefer olarak Oyuncakçı Esnafı betimlemiştir.
Osmanlı Dönemi oyuncakçılarından bahsetmişken, o dönem çocuklarının ise en çok severek oynadıkları oyuncakları arasında, Çember, Tahta Araba, Dönme Dolap, Düdük, Tef, Dümbelek, Fırıldak, Top, Topaç, Şakşak, Kaynana Zırıltısı ve Aynalı Beşikleri sayabiliriz. Almanya’daki oyuncak müzelerinden bahsetmişken, yurdumuzda da önemli oyuncak müzelerinden bahsetmeden olmaz. Bunlardan en önemlilerini İstanbul, Antalya, İzmir ve Ankara’da gezebilirsiniz. Hadi kendinize bir iyilik yapın ve bu hafta sonu çocuklarınız veya arkadaşlarınız ile Geçmişe Bir Yolculuk yapıp, yakınlarınızdaki bir oyuncak müzesini ziyaret edin. Temin ediyorum haftanın stresini geçmişe ve çocukluğunuza giderek unutacaksınız.
Kaynakça:
Vikipedia
Sonneberg Oyuncak Müzesi
Ankara Ünversitesi Oyuncak Müzesi

5 Ocak 2014 Pazar

Arada kaldım hep arada :)


Bu blog işine sarmaya başladım tekrar. Tabi içerik üretmek gerekli. Bunu yapabilmek için de ya çok sosyal olacaksınız ya da çok fazla araştıracaksınız.

İnsan kendini tekrar ve inkar etmemeli bu konuda. 

Birşeyler araştırırken ne bulduğuma ben bile inanamadım. Çocukluğumun silinmeyen anılarından bir tanesi. Arada kaldımmm hep arada kaldımmm. Annemle söylediğimiz garip susam sokağı şarkısı. Annem de duysa hatırlar eminim.


arada kaldım, tam arada
sıkıştım kaldım burada aradaarada kaldım, anlarsınızçok haksız bir durum bu arada kalmaksolumda bir canavar dururve biri de sağımdasabahın köründen beri bu saate kadararada kaldım bir sırık gibibaşıma gelen en acıklı durumdur buarada kaldım tam aradabiri beni önce bu yöne iterdiğeri öbür yönesıkıştırıp dururlar ben düzelene kadararada kaldım anlarsınızbaşıma gelen en acıklı durumdur buarada kaldım arada kaldım



4 Nisan 2013 Perşembe

Evsiz Yetenek!


Evet Türkiye'de evsiz binlerce çocuk var. Yoldan sapmak üzere olan, insanların yüzlerine bakmaya korktuğu binlerce çocuk! Onlar sadece çocuk belki ama içlerinde yaşadıkları dünya çok acımasız. Sen ben katlanamayız oraya, harcarlar adamı. Herkes bu arkadaş kadar şanslı değil belki... Belki de o şansı hiç yakalayamayacaklar var sokakta... Ama bu sahneyi görmek bile insana umut veriyor.

15 Mart 2013 Cuma

80'ler: Dünyadaki olaylar


Yıl 1985. Her şey tıkırında. Birileri benim yerime ihtiyacım olan her şeyi önüme sunuyor. Üstelik bu hizmetlerin hepsi bedava ve karşılıksız. Sadece "agu" demek ya da ağlamak yetiyor. Hepsi bu. Bu tarihten itibaren internet insan hayatına girmeye başlayacak ve bilgiye ulaşmak sıradanlaşmaya başlayacaktı. 80'ler çocuğu olduğumu düşünmüyorum. 84' doğumlu biri olarak 80'ler beni teğet geçti diyebilirim. Ama az çok nostaljisini hafızamda taşıyorum. Teypten devekuşu kabere dinlediğim zamanları, VHS kasetleri, el radyosu, facıt hesap makinelerini hatırlıyorum. Ha bir de lebelebi tozu vardı ya. O neydi öyle! Çocukların boğazında kalması üzerine planlanmış bir nüfus kontrol gıdası.

80'lerde neler yaşanmış ve olaylar olmuş biraz bakayım dedim. İşte o yılların bize getirdikleri ve bizden götürdükleri;