20 Mart 2013 Çarşamba

Cumhuriyetimizin Ondördüncü Yılı



Hiç onu özlediğiniz oldu mu son zamanlarda? Ya da hatırladığınız? En kötü ihtimalle adını telaffuz ettiğiniz?

Kaçımız bu dejenerasyonun dışında kalabiliyor? 

Bence, insanoğlunun en zayıf yanı olan öz benliğini inkar etmek üzerine kurulmuş ve içerisinde; tüketme, egolarını tatmin etme, daha iyisine ulaşma hırsı, kıyaslama, sosyal statü kazanma gibi dinimizle ve insanlıkla hiçbir alakası olmayan bir sistemin içinde kaybolup gitmekteyiz.

Kaçımız Kur'an ın her köşesinde yazan şu "EĞRETİ" hayatta mal, mülk, para, lüks elde edebilmek için öz benliklerimizden vazgeçiyoruz? Sistem bu çünkü; sana sunulanı elde ettiğin zaman huzura kavuşup mutlu olacağın vaat ediliyor. Bir nevi matriks yani :)

İşte bu hengamenin içinde unutup gittiklerimiz arasında bir nebze olsun bize hatırlatma görevi görebilecek güzel bir yazı.

Yıl 1936-1937...

On dördüncü yılına kavuştuğumuz Cumhuriyetimizin, sonu gelmeyecek kadar çok olan feyizlerini (bolluk,ilerleme) saymaya bu sayfalar yeterli gelmez.
İdare makinasının her kısmında bu yükselme hareketinin bir çok eserleri milli gururumuzu kabartacak derecededir.

Cumhuriyetten evvelki zamanlarda iç ve dış siyasetimizde bu derece intizam ve inzibat, ve birbirini takip eden muvaffakıyetler  milli sanayimizde, zirai mahsulatımıza bu nispette terakki (ilerleme) ve inkişaflar (açılma, yetişme), hayalimizden bile geçmezken şimdi hepsi birer hakikat olarak gözlerimizin önünde açılmaya başladı.
Milletimizin maarife karşı gösterdiği sonsuz heves ve rağbet, ve Cumhuriyet Hükumetimizin bu hususta da sarfından çekinmediği ikdam (sebat) ve gayret büyük takdirlere değer.

Türk yurdunun her yuvasına varıncaya kadar açılan mektepler bir çok köşelerde görülen fabrikalar ilmen, iktisaden daha ziyade yükseleceğimizin birer müjdecileridir.

Cumhuriyet: fazilet, hürriyet, saadet, sulh ve selamet ile birdir. Ve o sayede Cumhuriyetle idare olunan memleketler maddi ve manevi huzur ve refah içinde en mesut hayata nail olmuşlardır.

Geçirdiğimiz o acı günleri ve mücadele devrindeki felaketleri unutmamalıyız, Cumhuriyete ve Cumhuriyetin bize vait ve tepşir (müjdelemek) eylediği bu feyiz ve saadetlere, o kadar kolay mazhar olmadık, o, dikenli yolların hatırası bile çok elimdir. Hep bunları düşünerek Cumhuriyetimizi canla başla müdafaa ve muhafazaya and içmeliyiz.

Geçen her felaket ve yoksulluğu, Ulu önderimiz Kemal ATATÜRK'ün yüksek himmet ve rehberliği ve onun dahiyane idaresi altında içeride ve dışarıda her sıkıntıdan uzak ve tam bir sulh ve sükun içinde telafi etmekte olduğumuzu düşünerek milletçe giriştiğimiz bu çalışma savaşında daha büyük gayret ve sebat göstermeliyiz.
Milletin Büyük ATATÜRK'e sarsılmaz bir iman ile itimat ve kalbi irtibatı, muvaffakiyetin medarı olan nefse itimatla birdir.

Bu büyük milletin evladı bizler, Cumhuriyete yetişmiş ve onun nimetlerini tatmış olmakla bahtiyarız; ne yazık ki babalarımız, atalarımız, böyle bizim gibi bütün dünyaya karşı fahr (övünme) ve gurur ile bakacak, adil, faziletli bir idarenin meyvalarından mahrum olarak yaşamışlardır.

Şimdi bize düşen vazife, kendimizi, evlat ve torunlarımızı Cumhuriyete layık seciyelerle, hür, Hakk'a tapan, faziletli, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, his ve terbiyesiyle yetiştirmektir.

Ulu Önderin bizim için, bu mübarek yurt için geceli gündüzlü sarf ettiği mesai ile bize bahşeyleyeceği bunca nimetleri biz de ancak böylece ebediyyete kadar kavuşturabiliriz.

Kaynak: Boğaziçi Mecmuası Cilt:1 Sayı:2










Hiç yorum yok: